1121-1122 yıllarında ölmüş, ortadoğulu bilgin, filozof ve şair Ömer Hayyam'ın bazı dörtlüklerini, hoşlandığım ve ölesiye uğraştığımız, ciddiye aldığımız onca şey arasında, esas ciddiye almamız gereken şeyin belki de yaşamanın kendisi olduğunu hatırlamamız gerektiğini düşündüğüm için buraya koymak istedim.
Hayyam hiç yazılı eser bırakmadığından dörtlüklerin hangileri gerçekten kendisine ait bilinmiyor. Ondan sonra gelen kimi şairlerin belki de dönemin koşulları altında kendileri söylemeye cesaret edemedikleri şeyleri, Hayyam'ın sivridilliliğinin ününe sığınarak onun ağzından söylemiş olabilecekleri bir gerçek. Bu yüzden aşağıdaki dörtlükler belki Hayyam'ın şahsına değil, Hayyam dünya görüşüne ait olarak nitelendirilebilir.
Burada özellikle hoşuma giden dörtlüklerden yalnızca birkaçına yer vereceğim. Yukarıdaki paragrafta söylediklerimin detaylarına ve Hayyam'ın hemen hemen tüm dörtlüklerine, Sabahattin Eyuboğlu'nun çevirisi olan, Cem Yayınevi tarafından basılmış, "Hayyam: Bütün Dörtlükler" adlı kitapta ulaşabilirsiniz.
Yaşamanın sırlarını bileydin
Ölümün sırlarını da çözerdin
Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok;
Yarın, akılsız, neyi bileceksin?
İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Hırka, tesbih, post, seccade güzel:
Ama Tanrı kanar mı bunlara?
Var mı dünyada günah işlemeyen, söyle:
Yaşanır mı hiç günah işlemeden, söyle;
Bana kötü deyip kötülük edeceksen,
Yüce Tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.
Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışsın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?
İnsan bastığı toprağı hor görmemeli:
Kim bilir hangi güzeldir, hangi sevgili.
Duvara koyduğun kerpiç yok mu, kerpiç?
Ya bir Şah kafasıdır, ya bir vezir eli!
Dünyada akla değer veren yok madem,
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el alem!
Dünya ne verdi sana? Hep dert, hep dert!
Güzel canın da bir gün uçar elbet.
Toprağında yeşillikler bitmeden
Uzan yeşilliğe, gününü gün et.
Şarap sen benim günüm güneşimsin!
Öyle bir dolsun ki seninle içim.
Bir bildik görünce beni sokakta:
Ne o, Şarap, nereye böyle? desin.
Şu testi de benim gibi biriydi;
O da bir güzele vurgun, dertliydi.
Kim bilir, belki boynundaki kulp da
Bir sevgilinin bembeyaz eliydi.
Dünya üç beş bilgisizin elinde;
Onlarca her bilgi kendilerinde.
Üzülme; eşek eşeği beğenir:
Hayır var sana kötü demelerinde.
Cennette huriler varmış, kara gözlü;
İçkinin de oradaymış en güzeli.
Desene biz çoktan cennetlik olmuşuz:
Bak, bir yanda şarap, bir yanda sevgili.